8 Şubat 2016 Pazartesi

KARTALKAYA- VERTICAL LIMIT



Dikey Limit filmini hatırlayanınız var mı?
Sene 2001. Bundan 15 sene önce... Ben daha 13-14 yaşlarındayım. Bu kadar etkilenerek izlediğim ilk dağcılık, soğukla savaş filmi Dikey Limit.
Sahnenin birinde tipiden ve kardan, adamın sakalları buz tutmuş, ilerlerken gözlerini bile açamıyor. Efsane bir soğuk var.

Adamın fotosunu bulamadım ama kadınınki de anafikri gayet başarılı şekilde iletiyor:)

Sene 2016. Kartalkaya da en tepedeyiz. Gökhan'ın sakallar buz tuttu. Ben gözlerimi açıp ileriye bakamıyorum. Hava -25 derece. Filmi hatırladım. İçimden bir gülme geldi.



Ocak ayında gittik Kartalkaya'ya. Yandex 271 km, 4 saat gösteriyor yolu. Araba ile Ataşehir'den yaklaşık 5.5 saat sürdü. Dağa tırmanmaya başlayınca lastiklere zincir takmak gerekiyor.
Zinciriniz yoksa panik yapmayın. Yurdum insanı piyasa açıklarının çok farkında. 5 TL gibi bir rakama her 50 m de bir zincir takmak üzere bekleyen amcalar var. Zinciriniz var ise ücret 5 TL,  zinciriniz yoksa zincir satıyor ya da kiralayabiliyorlar ancak fiyatını bizim zincirimiz olduğu için maalesef bilmiyorum.



Kartalkaya bildiğiniz üzere kayak sporunun en gözde mekanlarından bir tanesi. Ee kayak da ucuz bir spor değil. Ekonomik bir şekilde bu işin içinden nasıl çıkarım diyorsanız yazıyı sonuna kadar okuyun. Pişman olmayacaksınız.

Şimdii otellerden başlayalım. Dağdaki oteller; ki 2 tanesi oldukça meşhur; Dorukkaya ve Kaya Palazzo geceliği 1000 TL ile 1800 TL arasında değişen oteller. Dağda otellere ait kayak pistleri var. Biz Dorukkaya ve Palazzo tarafına gittik, diğer tarafta Grand Kartal ve Kartal otelleri var. Bu otellere ait de pistler mevcut.Toplamda 35 - 40 kmlik 15-16 adet pist var. Ancak konaklamayı o otellerde yapmasanız bile pistlere giriş yapabiliyorsunuz. Ekstra bir ücret talep etmiyorlar. Bu yüzden benim tavsiyem eğer Kartalkaya'ya araba ile geldiyseniz dağda kalmayın.

Kartalkaya Boutique Hotel
Dağa yaklaşık 30 dk mesafede Booking.com puanı 7.6 olan gerçekten keşfettiğim için çok mutlu olduğum Kartaltepe Boutique Hotel 'i bir görün. Otel kahvaltı dahil olarak hizmet veriyor. Geceliği 200 TL/oda civarında. Normal koşullarda akşam yemeği dahil değil. Ancak foursquare den de araştırdığımda civardaki en iyi yerlerden bir tanesi. Foursquare puanı 9.0 Közlenmiş patlıcan çorbası, Bolu patatesi, kokoreç ve yaprak kavurma enfesss. Gerçekten damak zevkine güvenen biri olarak hepsine ayrı ayrı bayıldığımı itiraf etmek istiyorum.Cumartesi akşamları mekanda canlı müzik var. Çok içten çok tatlı insanlar. Peçetelere yazıp istek şarkı yapmanızı istiyorlar. Repertuarları oldukça geniş. Yemekten sonra sıcacık yanan şömine başına şaraplarınızı söyleyebilir, dışarıdaki soğuğa aldırmadan sıcacık şarkılara eşlik edebilirsiniz. Keza biz öyle yaptık.



Keyifli bir akşamdan sonra küçük ama şirin çatı katı odalarımıza çıktık. Isıtma konusunu biraz daha geliştirebilirler,onun dışında problem yok.

Ertesi gün restauranta indiğimizde gözlerimize inanamadık. 10 üzerinden 10 verdiğim bir kahvaltı bizleri bekliyordu. Akşam içmek isteyip şimdi tıkanırım diye içmediğim közlenmiş patlıcan çorbası sabah kahvaltısında da açık büfe olarak servis ediliyor. El yapımı zeytinli ve cevizli ekmekler otelin yanındaki küçük ahşap ekmek evinde sabahın erken saatinde pişirilip getiriliyor. Domates biber salatalık hepsi organik. Manda kaymağı burada en iyi restaurantlarda organik diye getirdikleri kremalardan değil. Bal peteği gibi sütten odacıklar görüyorsunuz kaymağın yüzeyinde. Misler gibi kokuyor. Türlü türlü reçeller, çiçek balları, çam balları mmmm hepsi şu an gözümün önünde.
Sigara böreğini ben her yerde yemem mesela. Lor peyniri koyarlar içine, bütün bütün kalır sinir olurum. Sigara böreği maydonozlu peyniri içinde sıcacık erimiş. Yanına Bolu patatesi ohh. Nefis...



Kahvaltıdan sonra dışarı çıktık. Küçük ahşap bir çocuk parkı kurmuşlar otelin önüne. Tahterevalliler, kaydıraklar, salıncaklar. Özo salıncağı görür de sallanmadan durur mu? Arkadaki gözünün alabildiğine beyaz, ufuk çizgisi ile birleşmiş kar manzarasına doğru salladı kendini. Çocuklar gibi şendi:)



Otelin diğer köşesinde ise küçük bir otlama alanı var. Bir kaç tane de atları ve midillileri var otel sahiplerinin. Daha sıcak havalarda küçük gezintiler yaptıklarını sanıyorum.



Otelden çıktıktan sonra 1 km uzakta Turkcell Platinum 'un anlaşmalı olduğu bir kiralama ofisi var. Board için günlük kiranın 40 TL olduğunu söylediler. Oranın bir kaç adım ilerisinde Yavuz Petrol ofisi adında bir benzinlik gördük. Hemen yanında Yavuz Board kiralama adında küçük bir ofis daha mevcut. Burada da bize teklif ettikleri rakam kişi başı 30 TL. (Eğer dağdan kiralamak isterseniz ortalama 100 TL ödemeniz gerekiyor) Hatta bir arkadaşımızın montu uygun değildi. 2 gün için mont kirasından da ücret almadılar. Bu da yetmezmiş gibi kiralama ofisinin Dorukkaya Otel ile anlaşması varmış.130 TL olan skipass için sadece 120 TL ödedik. Karlı bir alışveriş oldu:) Size pişman olmayacaksınız demiştim:)



Skipasslerden bahsetmek gerekirse 2 çeşit skipass var. İlki ayaklarınız yerdeyken sizi bir kanca gibi yukarı çeken skipass, diğeri bildiğiniz teleferik. İlkinden biz çok haz etmiyoruz o yüzden teleferik gibi olanı tercih ettik. Siz hangisini isterseniz seçebilirsiniz, bilet 2 si için de geçerli.

Bu arada eğer kayak sporunda yeniyseniz skipass bile almadan Turkcell pistlerinde, küçük bir rampadır kendileri, ders alabilir ya da alıştırma yapabilirsiniz. Rampanın sonuna, yukarı doğru yürüyen bir bant koymuşlar. Böylece kaydıktan sonra yukarı da çıkabiliyorsunuz.

Yok ben tepeye çıkacağım kendime güveniyorum derseniz de Uludağ'da olduğu gibi kademeli bir pist yok. Tek seferde en tepeye çıkmış oluyorsunuz. Ondan sonra 3 farklı iniş rotası var. Hangisini seçerseniz artık..


Bizim gittiğimiz hafta inanılmaz bir tipi vardı. Gözlerimizi açamıyorduk rüzgardan. Soğuktan Gökhan'ın sakalları, Sıla'nın kirpikleri buz tuttu. Benim boynumdaki boyunluğun kenarları o kadar dondu ki biraz daha sertleşse yüzümü çizebilirdi:) Gözlüklerimden bahsetmiyorum bile camları buz tuttuğu için çıkarmak zorunda kaldım. Gerçi kar gözlüğü değildi, belki onlar daha çok iş görebilir.

Bir şekilde aşağı indik ama itiraf ediyorum o kadar soğukta çok da keyifli değil bu spor. Ben biraz güneş varken bayılıyorum kaymaya. Bir de biz board yaptığımız için eğim azaldığında ilerlemek mümkün değil. Öylece kalıyorsunuz. Boardları çıkarıp biraz yürümek, eğim tekrar başlayınca devam etmek gerekiyor. O sırada da -25 derece olduğu için bir tarafınız donuyor afedersiniz:)

Kaydınız, yoruldunuz, biraz ısınmak ve ara vermek istiyorsunuz değil mi? O zaman Doruk Cafe ye buyurun. Sıcak şaraplarınız çok özel sunumları ile sizleri bekliyor. Yumuşacık koltuklara gömülüp, sıcakta mayışarak keyif yapma zamanı. 3 kadeh sıcak şarap+ 1 bardak sıcak çikolata için ödeyeceğiniz rakam 100 TL. Yemekler de ortalama 40- 50 TL civarında. Bana çok gelir diyorsanız küçük sandviçler hazırlayarak sırt çantanıza atabilirsiniz. Enerji vermesi için bir parça çikolata da iyi bir fikir olabilir.



Son olarak kayak ekipmanları konusunda bilgi almak isterseniz onunla alakalı da Gökhan'ın katkıları ile ayrı bir yazı yazacağım. En uygun şekilde içlik, eldiven, bere, boyunluk, pantolon ve mont nasıl alınır, hangi malzeme seçilmelidir, hangi markaların ürünleri tercih edilmelidir gibi sorulara cevap verecek yazımı bekleyin.. Yazının bi yerlerinde söylediğim gibi pişman olmayacaksınız:)

Özlem&Gökhan


Hayat yaz kış güzel arkadaşlar. Yeter ki siz yanınızdakinin kıymetini bilin, ona kocaman sarılın ve hayatınızı güzelleştirmek için bir şeyler yapın...