10 Şubat 2017 Cuma

Barcelona-Barcelona (Part1)

 

Esa la rumba de Barcelona!!!

Her duyduğumda içimde ayağa kalkıp dans etme isteği doğuran Manu Chao şarkısı.
Baktım da 2002 yılında çıkarmış Manu Chao bu şarkıyı.

Sonrasında tüm NTV Barcelona maçlarının jeneriği olarak çıktı karşımıza, hatta  Playstation oyunlarının bile jeneriği oldu diye hatırlıyorum. Çok salladı o dönem hatırlar mısınız bilmem.

Meğer dilimizin döndüğünce esa la rumba diye sallayarak eşlik ettiğimiz şarkı esa la rambla de Barcelona imiş. Senelerrrr sonra Barselonaya gidince nasipmiş öğrenmek:)



La Rambla... Katalanların Barcelona'sının bir nevi İstiklal Caddesi diyebiliriz.

Barcelona'nın en merkezi caddesi olan La Rambla bir tarafı sahile uzanan, diğer taraftan da Katalunya Meydanına bağlanan yaklaşık 2- 3 km uzunluğunda, türlü türlü cafe, restoran, pub, lokanta ne ararsanız bulabileceğiniz bir cadde. Şehrin kalbi burada atıyor gibi klişe bir cümle kuracağım, lütfen mazur görün:)

Yukarıda dikkatinizi çekeceği üzere İspanyolların Barcelonası değil de Katalanların Barcelonası dedim çünkü gidince bana hak vereceksiniz, Barcelona da yaşayan insanlar kendilerini İspanyol olarak görmüyorlar. Katalanlar olarak İspanya'yı sürekli sanatsal, kültürel ve sportif faaliyetlerde bir üst basamağa taşıdıklarını ama İspanyol hükümetinden gerekli desteği alamadıklarını ifade ediyor ve İspanya'dan ayrılmak istiyorlar. Yakında uçak biletlerini Katalanya olarak almak durumunda kalabilirsiniz kim bilir?

Hazır uçak biletinden bahsetmişken, 2 kişi gidiş dönüş Pegasus uçak biletlerimizi 520 TL ye aldığımızı dip not olarak geçmek isterim. Nereden geliyor bu değirmenin suyu diye soran dostlarımıza duyurulur.  Sevgiler..  Yurt içi uçamazsınız yeminle bu fiyata:)

Peki nerede kalalım dediğinizi duyar gibiyim. Tamamen beklenti meselesi olsa da yatmadan yatmaya gideceğimiz otel için benim dikkat ettiğim birkaç kriter var

İlki efsane paralar konuşmuyorsak merkezde olsun. Sabah kalkıp direk şehrin içine karışabilelim, akşam bütün gün dolaşıp yürüdükten sonra yemeğimizi güzelce yiyelim, yakın yakın otelimize dönelim. Bir diğeri temiz ve düzgün bir otel olması, onun dışında inanılmaz lüks olsun, zincir olsun  vs gibi sıkıntılarım yok. Hatta lokal olmasını tercih ederim ki deneyim olsun.

Biz Barcelona da La rambla'nın üzerinde kaldık. Metro istasyonuna 200 metre uzaklıktaydı. Mart ayında hava biraz soğuk olduğu için uzak mesafelere metro ile gittik.

Bu arada Barselona'ya gidiş mevsimi olarak yazı tercih ederseniz, kızgın kumlardan serin sulara dalabilir, beachlerin tadını çıkarabilirsiniz. Baharda da fena olmuyormuş ama Nisan gibi falan. Mart ayı biraz soğuktu, beklentim daha sıcak olması yönündeydi ne yalan söyleyeyim. 

 


Sıra geldi yemeklere...

Hayatımda hiç bir mutfağın yemeklerini bu kadar sevmedim, itiraf ediyorum. Tabi ki Türk mutfağından sonra. Daha iyisini görene kadar İtalya da fena değildi ama İspanya skorları biraz değiştirdi. Yemeden dönmemeniz gerekenleri sıralıyorum.

             Sangria: Bol meyve parçacıklı ferah ferah içebileceğiniz bir İspanyol şarabı. 10- 15 euro arası bir fiyatla bir şişe sipariş edebilirsiniz. Gidip döndükten sonra evde rahatlıkla kendiniz de hazırlayabilirsiniz. Oldukça kolay ve pratik.

             Paella: Doğru yerde yemenizin şart olduğu içerisinde kırmızı et ve deniz mahsullerinin de bulunduğu bir çeşit pilav. Pirinç ve buğdaydan yapılan versiyonları mevcut. Biz La Rambla üzerinde çeşitli restoranların küçük bir meydan oluşturduğu Plaça Reial bölgesinde bir restoranda yedik. O meydanda paellaya domuz eti koymayan tek restauranttı yediğimiz restoran. Ama çok başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim. Hava çok soğuktu ve çok acıkmıştık, o yüzden maalesef başka restaurant arayamadık.

 



Zamanında Galata kulesinin arkasında İspanyol bir restaurant vardı. Şimdilerde kapandı sanıyorum. Begüm'ün doğum gününü kutlamak için gitmiştik. Hey gidi, seneler geçmiş:) İlk Paella'mı orada yemiş, çok beğenmiştim. O yüzden bu yemeğin daha başarılı olduğuna dair inancım tam. Ciutadella Parkının biraz ilerisinde sahilde Xiringutio Escriba adında bir restaurant var. Foursquare puanı 8.9. Bir daha Barcelona'ya gidersem orada yiyeceğim kesinlikle. Adını döndükten sonra çok fazla duydum, okudum.

             Tapas: Türk damak tadına en uygun yiyeceklerden bir tanesi. Biz meze diyoruz, İspanyollar tapas... Çok bir farkı olduğunu söyleyemeyeceğim. Ama ben mezeleri de bayıla bayıla mideye indirdiğim için, tapaslar hakkında en ufak olumsuz bir cümle bile sarf edemem:) Risk almak istemiyorsanız patates bravas bildiğiniz patates tava. Küp küp doğranmış patates kızartması, yoğurtla servis ediliyor. Onun dışında adından kolayca anlayacağınız calamares fritos var ki o da bildiğiniz kalamar tava, yine özel bir sosla servis ediliyor. Gambas al ajillo, ismi ile müsemma bu tapasımız da aslında sarımsaklı karides olarak sofralarınızın baş tacı. Biz soframızı o gece Les Quinze Nits de kurduk, oldukça sevimli bir mekandı, sangriları, tapasları götürdük, uzun uzun keyif yaptık.

 


             Son olarak Pintxos dan bahsetmek istiyorum ki kendisi kesinlikle bayılacağınızın garantisini verdiğim süper lezzetli ekmek üstleri. Bas bölgesine ait bir lezzet, sıklıkla tapaslarla karıştırılır. Bu konuda hassasiyetimi mazur görün ancak tapasla alakası bile yok. Tapaslar bizdeki meze kültürüne benzediği için midir bilmem bana çok özgün gelmedi. Farklı ülkelerde farklı isimlerde benzer lezzetler mevcut. Ama pintxos ların çeşitliği, tatları, görünüşleri apayrı, resmen aşık oldum. Biz Euskal Etxea Taberna da yedik pintxos larımızı. Foursquare puanı 8.1. Çok tatlı, çok şeker insanlar işletiyor. Arkada babaanne çok güzel tatlılar yapıyor ancak bu tatlılar menüde yok. Bence sevdikleri müşterilere ikram ediyorlar:) Ya da bize denk geldi, megolamanlık yapmayayım şimdi:) Bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim, hayatımda içtiğim en güzel şaraplar arasına girecek bir şarap içtim bu mekanda. İsmi Etxeita. Hafif buruk bir tadı çok da hoş bir kokusu var. Lokal Bas bölgesine ait bir şarapmış, Barcelona'da bulmanız çok zor dedi restoranın sahibi. Adresinizi verirseniz sizin için bir şişe gönderebilirim bile dedi, gerçekten çok şeker insanlardı. 

 
 


Yine enteresan bulduğum bir şey... Açık büfe şeklinde çeşit çeşit pintxos'ların bulunduğu bir masa var. Kürdan batırılmış kanepeler.  Dilediğiniz gibi tabağınıza alıyorsunuz, masanıza ya da bar kısmına geçiyor ve şarabınızı sipariş ediyorsunuz. Yemeğinizi bitirdikten sonra garson geliyor, tabağınızdaki kürdanları sayıyor ve hesabınızı çıkarıyor. Enterasan bir güven sistemi üzerine kurulu yaşamları. Türkiye'de olsa kürdanların yarısını çöpe atarlar maalesef :)

 


Yemekler tamam, peki nerede kahvaltı edeceğiz biz ?

Bu kız sizin için her şeyi düşündü. Lütfen sakin olun ve arkanıza yaslanın:)
Kahvaltı için 2 farklı yeri deneyimleme fırsatım oldu. Biri Artisa. La rambla üzerinde Plaça Reial bölgesinde, Foursquare puanı 8,6.  Aslında çok şirin ufak bir kahve dükkanı. Ama nefis krepler yapıyorlar. Ben tavuklu olanını denedim, Gökhan nutellalı olanını tercih etti. İkimiz de bayıldık. Krep dışında kruvasanlar, cheesecakeler, pastalar ne ararsanız var:) Gönül rahatlığı ile gidebilirsiniz.

 
 


Bir diğer mekan Milk. Foursquare puanı 9.1. İspanyollara ait Tortilla'yı yemeden döneceğimi düşünmediniz heralde:)

Tortilla bir çeşit İspanyol omleti. Patates ve yumurtadan yapıyorlar, çok ekstrem bir esprisi yok, o yüzden yukardaki must listeme koymadım. Ama denemeden gitmek de istemedim açıkçası.
 
 

 



Kahvaltıdan sonra vakit bulabilirseniz, La Bouqueria Market'i de bi turlayabilirsiniz.
Çok da fazla hoşuma gittiğini söyleyemeyeceğim ama bir iki tropikal meyve tatmak fena olmayabilir.
 
 




  Bonus öneri: Akşamüstü şöyle bir dinleneyim, çok yürüdüm ayaklarıma kara sular indi, iki bira içip soluklanayım derseniz, sizi Port de Barcelona da Maremagnum alışveriş merkezinin girişinin solunda kalan deniz manzaralı bira patates mekanımıza bekleriz.
 
 
 
Geleneksel İspanyol birası olan Cruzcampo ve limonlusunu denemenizi de şiddetle tavsiye ederiz efenim.


 
Ağzınızın tadının hiç bozulmaması dileklerimle..
Barcelona-Barcelona (Part 2)yi bendeniz yazana kadar sevgiyle kalın.