23 Eylül 2016 Cuma

GRAND CANYON


BÜYÜK KANYON!

Amerika'ya gidip döndükten sonra klasik sordular.
-En çok nereyi beğendin?
Gariptir ki rotayı çizerken acaba gitsek mi, gidip dönenler dağ taş diyorlar, gitmesek çok şey kaybeder miyiz diye düşündüğümüz bir yer olmasına rağmen düşünmeden Kanyooonnnn dedim.
Şimdi düşünüyorum:) Düşünüyorummmm, düşündüm, yok yine Kanyon arkadaş!



Ben güneşin doğuşunu hiç izlememiştim. Hususi bu iş için kalkıp burdan da güneş ne güzel doğar diye oturup, gecenin en ayazında, ha doğdu ha doğacak diye gözümü semaya dikmemiştim.
Ne büyük bir kayıpmış. O ne güzel bir mucizeymiş. Sadece güneşin doğuşu için bile bir sayfa yazabilirim sanırım.



Lafı uzatmayacağım ama şunu söyleyeyim. Neden insanlar dara düştüğünde, her karanlığın bir aydınlığı, her gecenin bir sabahı vardır dediklerini ben orda anladım. Zifiri karanlığın arasından güneşin süzülüşünü gördüm de kavradım.



Vegastan Büyük Kanyon'a gitmek için 2 rota var. Biri güneş doğuşu ve güneş batışı olmak üzere günde 2 kere düzenlenen helikopter seferleri.
İnternet üzerinden kendiniz satın alabileceğiniz gibi, Vegasta adım başı karşılaşabileceğiniz standlardan tur bileti olarak da temin edebilirsiniz.

Buyurun internet sitesi:

http://www.papillon.com/grand-canyon-national-park/?equipment=helicopter
http://www.papillon.com/grand-canyon-national-park/helicopter-air-tours/north-canyon-tour

Arizona eyaletine bağlı Kanyon'un South ve North Rim denilen 2 seyir bölgesi var. Bizim okuduğumuz sitelere göre South Rim kısmı manzara olarak North a göre çok daha başarılı. South Rim yıl boyu açık, ancak North Rim 15 Mayıs ve 15 Ekim tarihleri arasında ziyaret edilebiliyor.

Helikopterden bahsettik. Bir diğer yol, araba ile kara yolu:) Vegastan South Rim 4 saat sürüyor. Yolda Kızılderili köylerine rastlayacağımı sanıyordum ama maalesef South Rim yolunda köy yokmuş ya da biz göremedik. North Rim e giderken Kızılderili köylerine rastlamak mümkünmüş.
South Rim e giderken yolun bir kısmında Route 66 ya uğrayabiliyorsunuz. Magnetini almayanı dövüyorlar.

Route 66 hatırası

Yolda Skywalk a uğrayabilirsiniz ama biz güneşin batışına yetişmeye çalıştığımız için hiç uğramadan geçtik. Şimdi fotoğraflara bakınca aklım kalmadı diyemem ama:)



Tam bu noktadaaaa dikkatli okuyucularım, bu kız güneşin doğuşu diyordu şimdi batışı mı oldu, yoksa 2sini birden mi izledi diye düşünebilirler. Maalesef o hikaye oldukça acıklı:)

Vegas'tan kahvaltı sonrası hemen çıkmayı planlayan Ceren- Cem- Özlem- Gökhan 4lüsü Vegastaki Marshall ve Ross for less gerçeği ile yüzleşir.
Ya 2 dk baksak mı diye girdikleri mağazadan 2 dk da çıkamadıkları için maalesef son sürat yetişmeye çalışmalarına rağmen buraya dikkat tam tamına 4 dk ile güneşin batışını kaçırırlar. Yine başka bir bilimsel gerçek. Güneş battıktan 5 dk sonra her yer zifiri kararıyor.Normalde binaların arasında kaybolduktan sonra 1 saat aydınlıkta takılmanıza aldanmayın:) Gerçekten battı mı batıyor mendebur!



Biz az farkla kaçırmamıza rağmen içeriye girip bir keşif yapalım diye 2 günlük biletimizi aldık, girdik Milli Park'a. Karanlıkta nereye gitmeniz gerektiğini bulmak çok zor. Biz ertesi gün öğrendik mesela. Grand Canyon Visitor Center'a gitmemiz gerekiyormuş. Hoş, gitsek de 7 de kapanıyormuş zaten. Neyse. Bu arada 1 gün ile 2 gün arasında fiyat farkı yok gibi bir şeydi. 2 gün için 50 dolar verdik diye hatırlıyorum.

Visitor Center
İçeride internet çekmediğini de söyleyelim arkadaşlar. Girince bakarız tam nereye gitmek lazımmış diye düşünüyorsanız, yapmayın. Koskoca bir milli park. Ağaçlar, korular vs.
View pointler var ama biz akşam bulamamıştık. Bir yerde kalalım o zaman dedik. İnternet yok, booking.com yok, ne yapacağımızı şaşırdık. Kanyonun restoranına gittik ama orada da internet maalesef çekmiyor. Hediyelik eşya satan bir dükkana bir tane masaüstü bilgisayar koymuşlar, Ceren sağolsun bir kaç otel baktı. Grand Kanyon içindeki ve çevresindeki yerler ateş pahası. Gecelik 300 USD lar konuşuluyor.



Dedik illa ki çıkacağız Kanyon'dan. Atladık arabalara. Bari şehre biraz yaklaşınca otellere bakabiliriz diye. Gitmeden bir kaç blogda Flagstaff bölgesinde kalıyor insanlar diye okumuştuk. Oraya doğru yola çıktık. Yolda internetimize kavuştuğumuz için hem Flagstaff dan daha yakın hem de daha uygun otellerin bulunduğu Williams bölgesini keşfettik. Tavsiye ederim. Bu bölgede kanyon'a 45 dk mesafede temiz, güzel ve ucuz oteller bulabilirsiniz.

4 saat yol, arkasından Kanyon'da debelenme, tekrar 45 dk Williams derken epey yorulmuşuz ki resmen sızdık. Gece 3 buçuk gibi otelden çıkıp 4 buçuk gibi Kanyon civarında olduk.



Güneşin doğuşunu en güzel izleyebileceğiniz manzara noktası Mather Point.

Oraya varınca daha 40 dk var güneşin doğuşuna, arabada bekleyelim 5 dk kala çıkarız diye düşüneceksiniz, ama yapmayın. Biliyorum aşırı soğuk, polar üstüne polar giydik de çıktık ama riske atmayalım diye izleme noktasına gittik beklemeye başladık.



Son yarım saat kala ana baba günü gibi oluyor arkadaşlar abartmıyorum. Millet battaniyelerini üzerine almış da gelmiş. Otel havlularını sırtına dolayanını bile gördüm.

Ve işte o an. Güneşin önce gök kuşağı gibi karanlığı aydınlatması. Pembe ve morun her tonu. Sonra ışık huzmelerinin yavaş yavaş ufuk çizgisinde dağılışı ve güneşin telaşsız huzurlu umutla doğuşu.


Ben susayım, fotoğraflar konuşsun. Profesyonel bir makinam olsaydı da gözümün gördüğünü size de gösterebileydim keşke...



Mather Point dışında bir de Colorado nehrini çok net görebileceğiniz Scenic Hermits Road rotası var ki, bu rota için arabanızı bırakıp, otobüslere binmeniz gerekiyor.



Biz bu rotada Hopi View ve Trailview Overlook a gittik.






Bu seyahati planlarken Grand Canyon a gidip gitmemek konusunda çok kararsızdık.
Dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım ki bizim gibi acabası olan insanlara bu yazı yol göstersin.

Yolunuz o taraflara düşerse izin verin; Unesco Dünya Miraslarının temel taşlarından biri olan Grand Canyon, içinde yaşadığınız dünyanın ne kadar büyük, sizinse aslında o koskoca dünyada ne kadar da küçücük olduğunuzu anlatsın. Kafanıza taktığınız problemlerin, sıkıntıların aslında ne kadar önemsiz olduğunu size kavratsın.



Tek önemli şeyin aslında biriktirdiğiniz gülen hatıralar olduğunu asla unutmayın. Ve bu hatıraları oluşturmak için çaba gösterin.

Sevgiyle kalın.















THASSOS 💙


NAPTIN İSMET? NE DEMEK ADALARI VERDİM?! #THASSOS


Başlıktaki yazıyı çok sevdiğim bir arkadaşımın instagram Thassos fotoğrafının altında okudum. O kadar sevdim ki kullanmadan edemedim. Gerçekten bir insanın içinden geçenler daha iyi anlatılamaz sanırım. Special thanks to Serkan Özsaraç:)

Bilir misiniz bilmem; Lozan Anlaşması sonucunda Sevgili M. Kemal'in İsmet Paşaya bu cümlelere yakın bir şekilde sitem ettiği rivayet edilir. Hatta derler ki İsmet Paşa Kaş yakınlarından Meis e bakar, bu kadar yakın mıydı yahu bu adalar der.

Ah be İsmet Paşa? Naptın sen? Ne demek adaları verdim?




Haftasonu, Pazartesi'yi de birleştirip Thassos adasını yakından görmeye gittik. Bizim kıyılardan göründüğü kadar güzel mi diye? Darbe girişiminden bir hafta sonraydı. Önceden planlanmış bir gezi olmasaydı, muhtemelen cesaret edemeyebilirdik, yurtdışı yasakları vs ama baktık rezervasyondur oteldir yanacak, en azından şansımızı bir deneyelim dedik.

Aldık elimize SGK kayıtlarımızı, şirket kartlarımız, kartvizitlerimiz tamtakım çıktık yola. Yine çok sevdiğim bir arkadaşım Coşkun Kardişimmm (instagram ve official facebook adresini bloga yazmamı rica etti, aşağıda dipnot olarak vereceğim:) ) sağolsun doldurdu bizi arabasına düştük yollara...



Araba ile Thasos 'a gitmek hele de bir arabayı doldurabiliyorsanız oldukça makul bir bütçeye tekabül ediyor. Eskiden beynelmilel! ehliyet almak gerekirken,  (ne demek beynelmilel ehliyet dedim Coo'ya, uluslararası geçerliliği olan ehliyet dedi, öyle yazsam olmaz mı dedim, yok beynelmilel yaz dedi öyle yazıyorum valla) şimdi değişen ehliyetlerle birlikte artık yurtdışında da özgürce araba kullanabiliyoruz.
Yok efendim benim ehliyetim eski, ben yurtdışı ehliyeti alacağım derseniz 400 tl vermeniz gerekiyor.
Bunun yerine yeni ehliyet edinmek daha karlı.

Bir diğer araba ile seyahat koşulumuz da sigorta. 15 günlük sigorta için toplam 63 euro ödemeniz gerekiyor. Araba sahibinin arabada olması, eğer arabada olmayacaksa, noterden bir vekaletname almanız gerektiğini de söylemeden geçmeyelim.



E5 den dümdüz kaptırdınız, İpsala'ya kadar devam ettiniz, evraklarınızı, pasaportlarınızı verdiniz, kolayca sınırdan geçtiniz ve ta-tamm Welcome Yunanistan!

Yunanistan yolları gerçek anlamda başarılı, otoyolda bir kere paralı yola giriyorsunuz 2,4 euro ödüyorsunuz, onun dışında ekstra para ödemeden bizdeki otoyollardan çok daha güzel ve bomboş yollarda seyahat edebiliyorsunuz. Hız sınırı 130 ancak dönüş yolunca cezadan önce biz sınıra varmış oluruz diye gazladık valla. Cenk bir ara 200 ü gördük diyordu:)

Unutmadan söyleyeyim. Normalde otoyolda yanyol kavramı yok ama Keromati sapağından ortalama 1 km önce bir yan yol var. Orayı kaçırmayın. Yoksa 18 km gidiş 18 km dönüş yapmanız gerekecek ki insanın baya canını sıkıyor, tecrübe ile sabit! Keromatiden Thasos a geçmek için feribotları kullanmanız lazım. Aşağıdaki linkten saatlerini kontrol edebilirsiniz. 3 yolcu 1 şöfor için ödemeniz gereken ücret 34 euro civarında.

 http://www.greecelogue.com/ferries-from-keramoti-to-thassos-and-return.html

Evettt, yolculuk faslı sona erdi, önümüzde harika bir deniz, güzel bir ada, içimizde sabırsız bir an önce tatiline başlamak isteyen küçük bir çocuk. Hemen otele doğru yollanıyoruz.

Oteller Thasos da makul fiyatlarda. 2 gece için oda başına 350 TL ödedik. Limenas civarında kalmanızı öneriyorum. Ben de gitmeden bloglarda okuduğumda hep Limenas tavsiye edilmişti. Akşam yemek faslı için de tavsiye edilen restoranlar genellikle bu yörede. Ancak plajları gezeceğiniz için ve plajlar adanın güney kısmına doğru devam ettiği için de o bölgelerde de kalabilirsiniz. Nema problema;) O bölgelerde de foursquare yüksek puanlı güzel restorantlar tavsiye ediyor.

Thasos adasının beachleri ile ünlü nefis bir ada olduğunu söylemeliyim. Olmazsa olmaz gitmeniz gereken ilk beach Marble Beach.



Marble Beach e ulaşmak için oldukça meşakatli bir yolda araba kullanmanız gerekecek. Taşlı topraklı engebeli bir yol, her an bu doğru yol olamaz geri mi dönsek hissi uyandırıyor ama yılmayın.



İlk Marble Beach yazan koy doğru koy değil, küçücük bir işletme ve minicik bir koy. Şezlong başına da 15 euro falan istiyorlardı yanlış hatırlamıyorsam. O koyu geçin, 2-3 dk sonra virajı aldığınızda geniş turkuaz renkli süper bir deniz göreceksiniz. Adından da anlayacağınız üzere mermer madenin tam üzerinde yer aldığı için denizin dibi mermer tozları ile kaplanmış. Turkuaz oluşu bu yüzden.
Köşede büyük mermer blokları, bembeyaz kumlar, turkuaz bir deniz.. Kendinizi tropikal bir adada sanmanız işten bile değil.



İşletmeyi çok gürültülü bulan blog yazarlarına rastladım internette. Evet sürekli bir müzik sesi vardı ama açıkçası beni rahatsız etmedi. Şezlonglar için ücret almadılar. Sadece yediklerimizi ödedik. Mythos ve patates ikilisinin de enfes olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

mythos bira ve patates ile ilgili görsel sonucu

İkinci durağımız Aliki Beach.
Oldukça meşhur olan ve mutlaka gidin şeklinde tavsiyelere konu olan bu beach hakkında maalesef o kadar da olumlu konuşamayacağım. Marble beach ne kadar bizi büyülediyse, Aliki beach de o kadar hayal kırıklığına uğrattı. Yani sessiz sakin tenha bir plaj istiyorsanız evet denizi de fena değil gelebilirsiniz ama o kadar güzel ve ucuz başka plajlar var ki, gelmeseniz de olur bence:)



Bir diğer cennet köşesi Giola.
Zeus'u Afroditin gözyaşlarından yarattığı söylenen Giola, denizden kayalıklarla ayrılmış doğal bir havuz.
Ulaşım biraz zorlu. Araba ile belli bir yere kadar gelebiliyorsunuz,sonrasında 15 dk kadar engebeli bir yolda yürümeniz gerekiyor ama bunları okuyup gitmekten vazgeçmemenizi öneririm.
Karşınıza çıkacak manzaraya değecek, emin olun.



Giolaya ulaştığınızda sizi 9- 10 metre yüksekliğindeki kayalıkların üzerinde,
aşağıya atlamak üzere sıraya girmiş insanlar karşılayacak. Noluyor kaç metre burası deli mi bu insanlar derken kendinizi o sıraya girmiş bulabilirsiniz.
Paniğe kapılmayın, atlayın gitsin:)

Hayatı hayat yapan biriktirdiğin anılar demişti çok sevdiğim bir adam:)
Atlamaya korkup aşağıya indiğimde, beynim yüksek sesle bu sözü tekrar ediyordu.
Sonra düşündüm, eğer o kayalıklardan atlamazsam bugün bu blogu yazarken pişmanlıktan kıvranıyor olacağım.
Bu yüzden hiç düşünmeden tekrar tırmanıp bıraktım kendimi. O süre zarfında aklımdan gayri ihtiyari geçenleri şöyle izah edeyim.

- Bacaklarım jöle kıvamına gelmeyi nereden öğrendi?
- Bu deniz bu kadar büyük müydü ya?
- Gökhan neden bu kadar küçük görünüyor?
- Hız yol süre denklemi burada işlemiyor mu? Bu yol bu kadar uzun sürebilir mi ki?





Marble Beach de mermerlerin yanında denize karşı fotoğrafınızı çektirdiniz, Aliki de Mythos patates yaptınız, Giola da yüksek atlama! :) sırada La Scala beach var.

Çeşme deki Paparazzi'ye benzeyen, gündüzleri beach akşamları club a dönen La Scala bizden tam not aldı. Girer girmez localara gözümüzü dikmiştik ama bu kadar ucuz olacağını tahmin etmemiştik. Toplam 80 euroluk harcama yapmamız durumunda locanın ücretsiz olduğunu söylediler. 8 kişiydik zaten, kişi başı 10 euro, kahvaltı bile yapmamışız. Resmen bedava ve de sandviçleri mükemmeldi. Hatta çalışanlar o kadar tatlıydı ki, bir Mohito yu ve koskoca bir meyve tepsisini ikram ettiler. Tabak değil tepsi deyişime dikkat ettiniz sanırım.



Beachleri hallettiğimize göre ağzı sulananlar için Thasos mezelerinden bahsetmeye başlayabiliriz.
Öncelikle 2 akşamımız olduğu için sadece 2 restorant tavsiye edebileceğim, daha nicelerini deneyip, yorum yapmak isterdim ama naparsınız kurumsal hayat, izinler bi yere kadar maalesef:(

Kurumsal hayata sövmeden yazısını bitiremiyorduu!!!

Neyse sözü dolandırmadan devam edeyim..
Şimdi arkadaşlar Thasos a gidip Simi 'de yemek yemeyeni dövüyorlarmış. Her okuduğumuz blog, tavsiye aldığımız her arkadaş aynı şeyi söyledi, biz de günler öncesinden rezervasyon yaptırdık, giyindik, süslendik, Siminin yolunu tuttuk.




Rezervasyonu olmayan onlarca kişinin kapıda beklemesi rezervasyon işinin ne kadar önemli olduğunu gösterdi bize. Siz de atlamayın derim.



Daha iyisini görene kadar Simi bizim için adanın en iyisiydi. Yedik, içtik, normal mezeler, deniz ürünleri, ahtopotlar, karidesler, uzolar, kalamarlar vs toplamda 20 euro civarı bir para ödedik.
Mezeler çok başarılıydı özellikle kabak ve patlıcan kızartması benden tam not aldı. Mürekkep balığını bütün olarak önünüze koymalarına ise paha biçilemezdi.
Bu arada unutmadan uzonun 2 çeşidi var. Yeşil olanı daha hafifmiş sözüm ona. Kanmayın, yeşil olanın tadı baya kötü. Mavi şişeden şaşmayın.

Ertesi gün, sevgili Hasine'nin doğum günüydü. Şöyle Taverna tarzı bir yere gitsek de bugün de orda yesek, insanlar dans falan etse dedi. Başka bir şey dileseymiş. Tamamen onun şansına keşfettiğimizi düşündüğümüz Simi ye beş basacak bir yer söyleceğim şimdi size.
Mouse Taverna.




Hem yemekleri, hem müzikleri, hem kimse kalmamasına rağmen biz kalkana kadar restaurantı kapatmamalarına varana kadar ne kadar anlatsam, ne kadar övsem az kalacak bir yer Mouse Taverna.
Kalamar tava ve ızgara her 2 si de çok iyi. Kabak kızartma favorim. Mekan çok ucuz. Yine kişi başı 15-20 € civarında hesap ödedik. Müthişti. İnsanlar sirtaki yapıyorlardı. Geleneksel müzikler eşliğinde yemeklerimizi yedik. Hasine'nin doğum gününü kutladık. Tekrar mutlu seneler Hasine! :)





Yazımı burada noktalarken kendinize şu soruları sormanızı rica ediyorum.

Haftasonu kaçamağı mı yapmak istiyorsunuz?
Sadece içeri girmek için beachlere çuval dolusu para vermekten bıktınız mı?
Tamam yedik içtik ama bu kadar pahalı olması normal mi yahu diye kendinize soruyor musunuz?

Hiççççç uğraşmayın milleti dolandırmaya çalışan, 9 aylık kirasını 3 ayda çıkarmaya çalışan mekan sahipleri ile.

Topu topu 5 saat mesefede süper ucuz, harika beachleri ve denizi olan, tadına doyamayacağınız mezeleri ile ünlü çok güzel bir ada var burada.
Bu yaz siz de bir uğrayın, hak vereceksiniz...





Bol tatilli günler diliyorum efendim!
Sevgiler...


Dip not:)

Cooo söz verdiğim gibi;

https://www.instagram.com/coskunyarar/




12 Mart 2016 Cumartesi

TO ROME WİTH LOVE !



Roma'nın bendeki yeri başkadır!
Ağca ile ilk gittiğimiz filmdir Roma'ya Sevgilerle...
İlk elele tutuştuğumuz an da esas oğlan ile esas kızın elele tutuştuğu andır..

Roma genel görünüş...
 
Woody Allen Roma'nın her köşesini bir film setine çevirmiş adeta. Filmin her sahnesinde şehrin başka bir güzelliğine gitmek mümkün... Roma'ya gitmeden bir izleyin derim.

Gitmeden izlemeniz lazım, benden söylemesi...
Bu arada sanırım her gezi yazımı bir filmle bağdaştırmasam olmayacak:)Neyse konumuza dönelim:)

Şimdi Aşıklar Şehri olarak da nitelendirilen Roma'ya gitmeye karar verdiniz. Nerede kalayım diye kara kara düşünüyorsanız ben şahsen Fontana Di Trevi namı diğer Aşıklar Çeşmesine yakın bir lokasyonda kalmanızı tavsiye ederim.



Şehrin en hareketli, akşamları cıvıl cıvıl, eğlenceli sokakları hep Aşıklar Çeşmesinin etrafında.
Booking.com üzerinden yakın otelleri tarayabilirsiniz. Hele ki 5 adet konaklama yaptıktan sonra Booking.com'un ekstra hizmetlerinden faydalanabilir, özel indirimleri ile çok daha ucuza otel işini halledebilirsiniz. Reklamımı da yaptım, gönül rahatlığı ile devam edebilirim.

Bu blogu yazma amacım hem nacizane seyahat önerilerimi sizlerle paylaşmak hem de bu işi en ekonomik şekilde nasıl yaparsınız anlatmak olduğu için uçak biletlerinden bahsetmeden edemeyeceğim.

Biz Akdeniz insanları biraz daha rahat insanlar olduğumuzdan mütevellit, planlama işlerini en sona bırakmayı çok severiz. Bu yüzden son güne kalmış otel fiyatları coşar, uçak biletleri el yakar.
Ama bu işi 5-6 ay önceden hem de firmaların yapmış olduğu kampanyaları takip ederek yaparsanız, uçakla ulaşım bütçesini %60 dan fazla azaltabileceğinizi garanti ediyorum.

Örneğin size Roma gidiş dönüş uçak biletine 2 kişi için sadece 480 lira ödediğimi söylesem, Pegasus'un sitesini çok daha fazla takip edersiniz sanıyorum:)

İşte tam da bu yüzden size konaklama ve ulaşım konusundaki kampanyalar hakkında da ara ara bilgi vermeye karar verdim

Şu anda Pegasusta devam eden güncel kampanya : Baharda tatil bi'başka! Kaçırma!
Siteye girip bir göz atmanızı tavsiye ederim.
https://www.flypgs.com/kampanyalar




Uçak biletini hallettik, oteli de ayarladık, yolumuza devam edelim..

Gitmeden önce siz de benim gibi nerelere gitmeliyim diye blog karıştıranlardansanız Roma'yı 3 bölüme ayırmanız gerektiğini bileceksiniz. Bir çok blogger arkadaşım şehri,
  • Antik Roma
  • Roma Merkez
  • Vatikanoooo
olarak 3'e ayırmamızı tavsiye etmiş. Katılıyorum ve artırıyorum. Bizim zaten tam 3 günümüz olduğu için bu sınıflandırma olayına harfiyen uyduk.
Günde 25- 30 km yürüdük ve keşfedilmemiş bir karış toprak bırakmadık. Döndükten sonra fazla yürümekten ayağımda topuk dikeni çıktı ama yapacak bir şey yok. Bu arada şaka değil gerçekten çıktı, doktor raporum var:)

Biz ilk olarak Roma Merkezden başladık.
Gitmeniz gereken belli başlı yerleri sıralıyorum.

  • Fontana di Trevi
  • Spanish Steps
  • Pantheon
  • Piazza Novana
  • Piazza del Popolo
  • Piazza Venezia
  • Viva del Corso

Fontana di Trevi

Namı diğer Aşıklar çeşmesi... Bazı yerler vardır hani arkadaşlarınızla ya da iş seyahati ile gitmek istemezsiniz. Orayı ilk gördüğünüzde yanınızda sevdiğiniz adam olsun istersiniz ya
Roma ve Aşıklar Çeşmesi benim için öyle bir yerdi.



Siz de sevgilinizin elinden tutun ve buraya gelin.. Gözlerinizi kapatın, ikiniz için çokk güzel bir dilek dileyin. Hayat çok kısa, bize aşk lazım, umut lazım, dileklerimizin gerçek olduğu bir hayat lazım...

Ama tabi kii klasik herkes gibi havuza para atıp, fotoğraf çektirip yolunuza devam etmenizi tavsiye etmiyorummm. Aşıklar çeşmesinin etrafında Romanın meşhur pizzalarının tadına bakabileceğiniz sayısız restoran var. Pizzanızı alın, yanına küçük bir şarap aşıklar çeşmesinin etrafında bir yere çökün. Oturduğunuz yer fotoğraf çekenlerin ilgisini çekmeyen bir kısımda olursa rahat edersiniz. Romanın bu romantik sokağında aşıklar çeşmesine karşı pizza ve şarap keyfi uzun yıllar geçse bile hafızanızın bir köşesinden size gülümseyerek bakacak, emin olun:)


Spanish Steps

Adının neden İspanyol Merdivenleri olduğunu bilmediğim, Fontana di Trevi den bir kaç sokak yukarıda, ya bu muymuş Spanish Steps diyeceğiniz devasa merdivenler. Tam karşısında alışveriş konusunda meşhur Via del Corso meydanı var. Biz gittiğimizde tadilatta olduğu için kapalıydı Spanish Steps. Aslında Fontana di Trevi de kapalıymış ama yaklaşık 1 hafta önce tadilatı bitmiş, şükür.



Bu bölgenin de etrafında da bir sürü güzel mekan mevcut. Pizzanızı Trevi çeşmesine karşı yediyseniz, Spanish Steps'in önündeki bir başka çeşmenin dibinde Pompi Pasticceria dan aldığınız nefis tiramisuları mideye indirebilirsiniz. Yemek konusundaki aşkımı bilen bilir. Foursquare puanı 9.2 olan Piazza de Spagna nın dibindeki bu tatlıcıya aşık olacaksınız garanti ediyorum. Ben klasik tiramusu aldım ama fıstıklı ve çilekli olanları da enfes görünüyordu.



Ben çaysız yapamam, tatlı yiyorsam yanında bir de çay olsun yahu diyorsanız maalesef Pompi Pasticceria'nın çay servisi yok ama Spanish Steps'in hemen solunda Foursquare puanı 8.1 olan Babington's Tea Room var. İçerde tatlı ve kurabiyelerde var. Çok da lezzetli oldukları yazılı idi yorumlarda ama bence Pompi den tiramisuları alın, buradan sadece çay alıp ya Spanish Steps'e ya da çeşmenin başına çökün. Roma sokaklarının tadını çıkarın.



Pantheon

Piazzo Novana ile Via del Corso arasında kalan Pantheon fazla vakit ayırmadan önünden geçmeniz ve 2 fotoğraf çektirmenizin yeterli olacağı bir yer..
Giriş ücretsiz, içeriyi gezebilirsiniz ama açıkçası benim çok da fazla ilgii çekmedi. İlgimi çekmedi dediğim yerin de Antik Roma'da tüm tanrılar için yapılmış bir tapınak olmasına dikkat. Çok cooll :)



Fazla uzaklaşmadan Roma'ya geldiyseniz gitmeden dönmeyin diyeceğim bir restoran tavsiyesi daha.
Pastificio...Foursquare puanı 8.5. Bence 10 üzerinden 10 bi mekan. Puan kıranların bir lüx beklentisi içinde olduklarını sanıyorum çünkü mekan sıcacık ama aynı zamanda küçücük bir mekan. Günde 2 çeşit makarna yapıyorlar sadece, plastik tabaklarda self servis. Tabağı 4 €. Bar gibi bir bölümde yiyorsun makarnayı eline alıp. Barın üzerinde bir sürahi beyaz şarap. İkram ediyorlar. Ekstra bir ücrete tabi değil. İnanılmaz şahsına münhasır bir mekan ve çok lezzetli.



Aynı zamanda el yapımı makarnalar da satıyorlar. Sevdiklerinize hediye almak için doğru adres. Rengarenk makarna paketlerinden birine hatta bir kaçına saldırın pişman olmayacaksınız..



Viva del Corso ve Piazza Meydanları

Piazza Novana, Venezia, del Popolo meydanları zaten yukarıda bahsettiğim yerleri gezerken geçeceğiniz meydan ve sokaklar. Viva del Corso ise bir ucu Piazza Venezia bir ucu Piazza del Popolo olan bizim Nişantaşı,Bağdat caddesivari bir sokak. Alışveriş için gezebilirsiniz.


Pinokyo Masalının İtalyanlara ait olduğunu biliyor muyduz? Hey gidi Gepetto hey!!

Şehir merkezini uzun uzun anlattıktan sonra şimdi Antik Romaya geçelim...

Antik Roma için rotayı çiziyorum.

  • Colleseum
  • Foro Romano
  • Arch of Constantine
  • Palatino Hill
  • Circus Maximus
  • Domus Area
  • Trojans Market and Column
Çok fazla gibi görünmesi sizi korkutmasın. Tüm bu yerler aslında birbirlerinin dibinde. Ama yine de neredeyse 1 tam gününüzü alacağını kabullenmeniz lazım.

Normal koşullarda sadece basit google bilgileri vermeleri sebebi ile rehber kiralamaya karşı olsam da Antik Romayı gezerken bir istisna yaptık. Hem sıra beklemeden Colleseum'u bir bilenden dinlemek, hem de yakın bölgelerdeki yukarıda saydığım diğer yerlerin tek tek tarihlerini, hikayelerini öğrenmeniz açısından rehberler faydalı olabilir. Zaten adım başı rehbere rastlayacaksınız.  Bu bölgede ciddi bir iş kolu olduğunu düşünüyorum.

Colleseum

Hiç Spartacus izlediniz mii?
İzlemediyseniz Colleseum'u gezmeden önce bir izlemenizi tavsiye edeceğim. Ben dizisini bitirip gittiğim için neredeyse elime bir kılıç alıp atlayacaktım Colleseum'un ortasına. İlk kadın gladyatör olarak tarihe geçme fırsatım Gökhan'ın kolumdan tutup beni kendime getirmesi ile ellerimin arasından kayıp gittiii. Onu bu yüzden hiç affetmeyeceğim:)

Colleseum


Aslında M.S. 72 tarihinde antik tiyatro olarak inşa edilmiş bu yapı, tüm dünyanın en büyük antik tiyatrosu olma özelliğini hala elinde bulunduruyor. Ama sonraları yumurtaya can veren Rabbim bu adamları şaşırtmış ve Colleseum gladyatörlerin birbirlerini canice katlettikleri hatta bununla yetinmeyip vahşi hayvanlarla insanların dövüştürüldüğü ve yerli halkın da bunları büyük bir zevk ve coşku ile izledikleri bir yer haline gelmiş. Spartacus izlerseniz tüm bu söylediklerimi bilfiil yaşayarak öğreneceksiniz. Tavsiye ediyorum.



Bu gladyatörler ne sanıyor kendini?!  :)

Fora Romano



Antik Roma'nın merkezi olan bu açık hava müzesi dönemin ticaret, siyaset ve hukuk merkeziymiş. İçeride bir sürü anıt, tapınak ve arkeolojik kalıntı mevcut.


Fora Romano'da yoga yapan genç kız isimli çalışmam


Arch of Constantine

Colesseum ve Palatino Hill arasında kalan önünde fotoğraf çekilmesi şart olan heybetli bir yapı kendisi...



Palatino Hill




7 tepeli İstanbul'dan sonra Roma'nın da 7 tepesi olduğunu ve bu tepelerden birinin de Palatino Hill olduğunu öğrenen Özlem'in şaşkınlığı burada bitmez. Neredeyse tüm Tarkan filmlerinde gördüğünüz daha yeni doğmuş bebekken ormanda kaybolan ve kurtlar tarafından büyütülen kahraman hikayesinin de aslında eski bir yunan miti olduğunu öğrenir ve bu gerçeğe dayanamaz. Bize bu hikayeyi anlatan İtalian rehberler dahil kimsenin inanmadığı Palatino Hill hikayesi şöyle efenim:


Roma mitolojisi'ne göre, Palatino Tepesi Romulus ve Romus'un dişi bir kurt tarafından bulunarak büyütüldüğü yerdir. Kahramanlarımızdan Romulus daha sonra büyüyüp serpilecek ve Roma'yı kurmaya karar verecektir....

Colleseum ve Foro Ramanoya tepeden bakış
 Son olarak gerçekten inanılmaz etkilendiğim sadece dini bir merkez değil aynı zamanda tam bir tarih, kültür, sanat merkezi olan 0.44 km2 yüzölçümü ile dünyanın en küçük ülkesi ünvanını da elinde bulundurulan Vatikan.

Vaticano

Dünyanın en küçük ülkesi olmasına rağmen Roma sokaklarından bir semt gibi gözüken Vatikan hakkında söylemek istediğim çok şey var. Nereden başlasam bilemiyorum.


Öncelikle kısaca Papa tarafından yönetilen, Tamamı İsviçreli Katoliklerden oluşan kendine ait bir ordusu olan, Michelangelo tarafından adeta bir sanat galerisine çevrilmiş bir ülke kendisi. Roma'nın ortasında etrafı yüksek duvarlarla kaplı, içeriye girmek için eğer ki internetten bilet almamışsanız uzunnnn kuyruklar bekleyeceğiniz ama buna değecek bir yer.



Girişte kadın olsun erkek olsun kıyafetlerinize dikat etmeniz gerekiyor. Kısa şortlar ya da dekolteli kıyafetlerle maalesef içeri giremeyeceksiniz. O kadar sıra bekledikten sonra kapıdan dönmek canınızı yakacağı için bu bilginin önemli olduğunun altını çizmek istiyorum.

Vatikan'da gezmeniz gereken başlıca yerler;

  • San Pietro Meydanı
  • San Pietro Bazilikası
  • Vatikan Müzesi
  • Sistine Chapel
  • Vatikan Bahçeleri

San Pietro Meydanı

Aziz Petrus Meydanı olarak da bilinen bu meydan San Pietro Bazilikasının önünde yer alan, Bernini tarafından tasarlanmış dünyanın en büyük meydanlarından bir tanesidir. Papanın Hristiyan alemine seslenişleri genellikle bu meydandan yapılır.


İsviçreli katoliklerden oluşan ordudan bahsetmiştim. Nacizane 2 sini resimin arkasında görebilirsiniz:)
 
San Pietro Bazilikası

Roma katoliklerinin hac noktası olan bazilika dünyanın en büyük kilisesidir. 60.000 kişi kapasiteli bu kilise 23 000 m2 alan üzerine inşa edilmiştir. Bazilikanın içinde Michelangelo,Raphael gibi ünlü rönesans sanatçıları çalışmıştır.


Heyy! Biz galiba hacı oldukkkk!


Biz 330 merdiven çıkmaya biraz üşendiğimiz için kubbeye çıkmadık ama Vatikan'a hatta Roma'ya 136 metre yüksekten bakmak sizin için çekici olabilir. Kubbeye çıkış ücretli, bir yere kadar asansör var hatırladığım ama yine de baya bir merdiven çıkmanız gerekiyor. Bu çıkışın bir de inişi var unutmayın.


Kutsal su?! Done!

Yanınızda "Bir daha dünyaya gelsem, sanat tarihi okur, heykeltraş olurdum" diyen bir adam varsa; Michelangelo'nun 1499 yılında henüz 25 yaşındayken yaptığı ve "Pieta" adını verdiği,
Hz İsa'nın çarmıha gerilmiş bedenini kucağına almış Hz Meryem heykelinin bu kilisede olduğunu da öğrenmeniz gerekiyor.


Pieta!




Ayrıca yine 17. yy da Bernini tarafından inşa edilmiş Baldaken adlı eser de San Pietro Bazilikasının içinde yer alıyor.



Vatikan Müzesi

İçiçe geçmiş 53 tane sanat galerisi düşünün. Yürüdüğünüz yollar geçtiğiniz odalar, tavanlar, duvarlar hepsi Rönesans sanatçılarının izlerini taşıyor. Gözününüzün görebildiği her alan bir tablo sanki...



Bu 53 galerinin sonunda dünyaca ünlü 54. galeri yani Sistine Chapel bulunuyor.

İddia ediyorum Sistine Chapel görüp görebileceğiniz en büyüleyici, en görkemli, en mükemmel yapıtlarda ilk 3 e girer. Tüm duvar ve tavan detaylarını incelemekten boyunlarımız tutuldu. Abartıyorum zannediyorsunuz ama gidip görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Buranın ayrıca güzel bir hikayesi var. İzninizle kısaca paylaşmak istiyorum:

Dönemin papası Papa Sixtus bir ibadethane yaptırmak istiyor. Mimar Giovannino De’Dolci'yi ibadethaneyi tasarlamak üzere görevlendiriyor. Ancak Papa'nın bazı özel istekleri var. Şapelin duvarlarının, İncilden hikayelerin anlatıldığı resimlerle donatılmasını emrediyor. Bu iş için o dönemin ünlü ressamları olan Rosselli, Botticelli, Perugino gibi isimleri çağırıyorlar. Ama hiçbiri Papa'nın talep ettiği şekilde hikayeleri resmedemiyor.Papa işi Michelangelo'ya teklif ediyor. İlk başta kabul etmediği için Papa ile arası bozulan ve gözden düşen Michelangelo daha sonra teklifi kabul ediyor.
Sistine Chapel'in tavanının tam ortasında "Yaratılış" isimli Michelangelo'nun en ünlü tablolarından biri vardır. Derler ki:
Papaya kızan ve aynı zamanda inanç konusunda farklı düşüncelere sahip olan Michelangelo, Tanrıya elini uzatan Adem'i oval bir silüetin içine resmetmiştir. Bu oval silüet de  aslında insan beyninin silüetidir.
Yine rivayete göre;
"Melekler, Tanrı, yaratılış aslında sadece insan beyninin, hayal gücününün eseridir" demek istemiştir Michelangelo.


Yaratılış! Foto çekmek yasak olduğu için maalesef görüntü biraz kötü bu yüzden aşağıda orjinalini paylaşacağım.


Kiliseden kadavra çalarak üzerinde incelemeler yaptığı bilinen Michelangelo'nun beynin şeklini biliyor olması şaşırtıcı değil, ama bir ibadethanenin tavanına böyle bir resim yapıyor olması takdire şayan... Yorumsuz paylaşıyorum:)

Sistine Chapel'ini de anlattıktan sonra Roma gezisini sanırımm bitirmiş oluyoruzz..



Gökhan ilk çıkmaya başladığımızda bana şöyle demişti:
Birlikte çok güzel anılar biriktireceğiz. Her hikaye ile birlikte birbirimizi daha çok seveceğiz.
Bir dünya haritası alacağız evimize. Her gittiğimiz yer için haritaya bir tik atacağız.

Biz bugün bir tik daha attık haritamıza. Bir hikaye daha koyduk anı defterimize.
Şimdi sıra sizde! Hayat akıp gidiyor. Sevdiğinle yeni bir hikaye yazmanın tam sırası değil mi?