Kaş'ı seviyorum.
Daha İstanbul'dan çıkarken seviyorum Kaş'ı. Valizimi hazırlamış, çadırları bagaja atmış, motoru çalıştırırken seviyorum.
İstanbul'un hemen çıkışında kahve almak için dururken, kahvemle arabama geri dönerken seviyorum.
10 saat minimum yol çekeceğimi bilirken, Kaş'a gitmeyi bile seviyorum. Yolda olmayı seviyorum.
10 saatin sonunda o bildiğim, huzurla içime çekeceğim kokuyu düşünürken seviyorum.
Afyon'da yolu yarılarken, İkbal'de patlıcan kebabımı yerken, bir sonraki molamın Salda 'da olacağını düşünürken seviyorum Kaş'ı.
Bembeyaz kumları ile Salda'nın ne kadar muhteşem olduğunu fark ederken, sandalyelerimi atıp sandviçimi Salda'ya karşı yerken seviyorum.
Kaputaş'a vardığımda, kutsal toprakların sınırında yüzüm gülmeye başlıyor. Bildiğin heyecanlanıyorum. Merdivenlerden üçer beşer iniyorum. İçimde bikiniler. Serin su beni kendime getirdiğinde anlıyorum. Ohhh! Yine burdayım. İşte yine geldim..
Keskin virajları aşıp son bi gayret yola devam ediyorum. Yarım saat sonra antik tiyatroyu geçince solda Kaş Kamping. Kapıda Sedat Abi hoşgeldiniz diyor. Kaş'a gelmeyi seviyorum.
İçerde bungolavlar da var ama benim evim sırtımda. Sedat Abi deniz gören, bir ağaç gölgesi gösteriyor bana. Çadırımı kuruyorum.
Kaş'ta denize girmeye bayıldığım bir kaç yerden biri burası. Keyfim çokk yerinde. Kulağımda 'uzanmışım kumsala' çalıyor, sevdiceğim yanımda.
Yarın limanağzına giderim diyorum içimden, Bilal Nuri falan değil ama La Moda, sonraki gün de yeni beach clublar açılmış Küçükçakıla giderken. Oralara takılırım.
Liman ağzından 5 buçuk 6 en geç dönerim. Gün batımı Dejavu' dan izlenir sonuçta. İçeceklerimizi alır, denize karşı ayaklarımızı uzatırız. Gökhan gerçi güneşi denizde batıralım der şimdi. Bugün burada batsın, yarın denizde batar derim bende. Azcık nazımı yaparım :)
Tuzlu tuzlu tenim yanarken güneşin altında, gözlerimi kapatıp son kez bakarım gökyüzüne gün gitmeden. Derin bir nefes alırım. Kaç yıl oldu? Sahi 30 da mı bitti ?
Sonra akşam rakının yanına mezeleri söyleriz bir bir. Gökhan bana ordan deniz börülcesi ver abi der.
Ben beğendili ahtopot var mı diye sorarım. Her sene bir önceki sene gittiğimiz mekan biraz bozulmuş gibi gelir. Hem sıkı sıkıya bağlıyızdır Kaş'a, hem de yeniliklere çok açık.
İlla bir gece Nereid' de söndürürüz ama feneri. Olmazsa olmaz. 'Her yer Taksim, her yer direniş' yazılı tşörtlerinin hatırına, taa gezi zamanından kalma sadakatimiz. Mekandan çıkarken aşırı pahalı buranın mezeleri, seneye gelmeyelim deriz. Seneye yine geliriz ama:)
Sonra yeni açılan mekanları deneriz. Eski mekanların garsonları transfer olmuştur illa. Myra diye bir yer açılmış bu sene, puanı da çok iyiymiş. Ortam şahane, sahipleri çok şeker insanlar. Olmuş burası der çıkarız.
Her yıl bir milli bayramı Kaş'a denk getirmeye çalışırız mesela. Cumhuriyet Meydanında kutlamalar müthiş olur çünkü. Civar şehirlerden gelenler, müdavimler, Kaş'ın yerlisi derken meydan dolar, taşar. Tüm restoranlar masa atarlar meydana. Davullar çalar. Marşlar söylenir. 30 Ağustos'u denk getirmişsek, 28ini boş geçmeyiz. İyi ki doğdum derken Mezeteryan'da karamelize soğanlı, yer fıstıklı fava eşlik eder kadehlere. En kötü günümüz böyle olsun mu deriz mumları üflerken. Olsun tabi.
Sahilde gecenin bir yarısı yürürken dondurma tezgahında buluruz kendimizi. Yanık dondurma yemeyiz ama Kaş'ın yeni yetmeleri gibi. Gökhan ekşi olanlardan sever, ben kaymak karamel söylerim.
Aheste aheste, sallana sallana buluruz yolumuzu. Her sene dönüp dolaşıp yine Kaş'ta bulduğumuz gibi kendimizi. Sakin huzurla döneriz yatağımıza. Her yıl Kaş tatilinden keyifle döndüğümüz gibi. Bir sonraki günü hayal ederiz. Her yıl bir sonraki Kaş tatilini iple çektiğimiz gibi...
Yaza yine görüşeceğiz Kaş. Bu kış da geçecek. Umutla ve sağlıkla..
Kendine iyi bak..
Özlem Ağca
Ben beğendili ahtopot var mı diye sorarım. Her sene bir önceki sene gittiğimiz mekan biraz bozulmuş gibi gelir. Hem sıkı sıkıya bağlıyızdır Kaş'a, hem de yeniliklere çok açık.
İlla bir gece Nereid' de söndürürüz ama feneri. Olmazsa olmaz. 'Her yer Taksim, her yer direniş' yazılı tşörtlerinin hatırına, taa gezi zamanından kalma sadakatimiz. Mekandan çıkarken aşırı pahalı buranın mezeleri, seneye gelmeyelim deriz. Seneye yine geliriz ama:)
Sonra yeni açılan mekanları deneriz. Eski mekanların garsonları transfer olmuştur illa. Myra diye bir yer açılmış bu sene, puanı da çok iyiymiş. Ortam şahane, sahipleri çok şeker insanlar. Olmuş burası der çıkarız.
Her yıl bir milli bayramı Kaş'a denk getirmeye çalışırız mesela. Cumhuriyet Meydanında kutlamalar müthiş olur çünkü. Civar şehirlerden gelenler, müdavimler, Kaş'ın yerlisi derken meydan dolar, taşar. Tüm restoranlar masa atarlar meydana. Davullar çalar. Marşlar söylenir. 30 Ağustos'u denk getirmişsek, 28ini boş geçmeyiz. İyi ki doğdum derken Mezeteryan'da karamelize soğanlı, yer fıstıklı fava eşlik eder kadehlere. En kötü günümüz böyle olsun mu deriz mumları üflerken. Olsun tabi.
Sahilde gecenin bir yarısı yürürken dondurma tezgahında buluruz kendimizi. Yanık dondurma yemeyiz ama Kaş'ın yeni yetmeleri gibi. Gökhan ekşi olanlardan sever, ben kaymak karamel söylerim.
Aheste aheste, sallana sallana buluruz yolumuzu. Her sene dönüp dolaşıp yine Kaş'ta bulduğumuz gibi kendimizi. Sakin huzurla döneriz yatağımıza. Her yıl Kaş tatilinden keyifle döndüğümüz gibi. Bir sonraki günü hayal ederiz. Her yıl bir sonraki Kaş tatilini iple çektiğimiz gibi...
Yaza yine görüşeceğiz Kaş. Bu kış da geçecek. Umutla ve sağlıkla..
Kendine iyi bak..
Özlem Ağca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder